Uçurtmayı Vurmasınlar

22 Kasım 2013

|


Barış'tan çok da büyük değildim bu filmi izlediğimde. Çok ağlamıştım... Çocuk aklı, ne anlasın bu filmden? Belki müzik ya da Nur Sürer'in sesi çok dokunmuştur, belki çok sevdiğim bir oyuncağımı kaybetmişimdir de ağlamak icin bahane arıyorumdur. Yok ama anlamıştım. "Adının anlamı dünyayı kucaklasa, Barış'ın taşta büyümek zorunda kalmayacağını" anlamıştım.
5 yaşındaki çocuğun boncuk gözlerinden, taş duvar arasında acı çeken kadınları anlamıştım. Kitabı paramparça eden müdüre sinirlenmistim mesela. Adı "Anti-komunist mücadele taktikleri" de olsa, "Das Kapital" de olsa kitabın ne suçu vardı ki?! Kitaplar suçlu olabilirler miydi ki?! Ya resimler? Yere tebeşirle çizilmis uçurtma resmi suçlu muydu da sildi onu müdür?! 

Barış, İnci dışarı çıktıktan sonra ona soruyordu; "Bizim göğümüzün bi tek gündüzü var. Senin göğünde gece oluyo mu?" Sistemin belirlediği "suç" kavramına göre ve yine sistemin insanlara aşıladığı hedefsizlik, özellikle kadınlara yüklediği damızlıktan öteye gitmeyen işlev(siz)lik yüzünden duvarlar arasına kapatılıp daha da silikleştirilen kadınların ve insanların yıldızlarını çalmak da suç değil miydi peki? Ne var en azından gece de bakabilselerdi göğe? 

Filmde tam olarak yansıtılmamış bir sahneyi, filmin/kitabın gerçek kahramanı Barış Gökçe anlatıyor; "Cezaevi aracında beklerken asker bana simit almıştı. O asker arabada ağlamaya başladı. Çocukça duyguyla gidip neden ağladığını sordum, cevap vermedi. Yıllar sonra annemden öğrendim. Meğer o sırada içeride anneme işkence ediyorlarmış, o asker de beni dışarıda oyalıyormuş ona üzülüp ağlamış." İşkence suç değilmiydi peki? 

Ya uçurtmanın ne suçu vardı? Barış'ın sevinci, koğuştaki kadınların umudu nasıl olur da suç teşkil ediyordu? Nasıl bir korkuydu bu da mesaj gönderiliyor diye uçurtmayı vurmaya kalkmışlardı? 


Filmi ilk izlediğimden bu yana nerdeyse 20 sene geçmiş ama benim çocuk aklımın soruları hala yanıt bulamıyor ne yazık ki... Emin olduğum bir tek şey vardı; o da Barış değil Mickey işemişti altına :)

3 yorum:

Gülsüm Güven Tuncer dedi ki...

Filmi izlediğim ana döndüm. Kocaman bir kaya parçası oturdu içime. Bugünlerde acıyı, kötüyü kaldıramaz oldum. Yaşlandım mı ne?

Unknown dedi ki...

Coğrafi Dünya tek olabilir ama her insanın kendine ait bir dünyası var yani aslında milyarlarca dünya var. Arada da olsa başka dünyaları ziyaret etmek gerek....Ben bir adamın içindeki acıları görünce, kendi acılarımın dışarıda kaldığını hissettim....

Unknown dedi ki...

Her bir dunyayi gezmek insana ne kadar cok sey ogretiyor degil mi? Yasamak istemedigim, kimse yasamasin istedigim acilar var elbet, ama insanlarin acilarini birbirleriyle karsilastiramiyorum ben. Hayatinda ilk defa dusmussen dizindeki yara, hayatinda ilk defa yalniz kalan insanin acisiyla ayni olabilir. Yani acinin ne oldugu degil de insanin nasil algiladigi onemli. Yine algilar yani :D

Yorum Gönder